Makale serilerinden |
Marksizm |
---|
![]() |
Proletarya diktatörlüğü, Marksist felsefede proletaryanın, yani işçi sınıfının devlet iktidarını elinde bulundurması durumudur. Proletarya diktatörlüğü, kapitalist ekonomiden komünist ekonomiye geçiş aşamasıdır. Bu aşamada devrim sonrası devlet, üretim araçlarına el koyar, iktidardaki proleter parti adına ve onun sınırları içinde doğrudan seçimlerin yapılmasını sağlar ve üretim araçlarını özel mülkiyetten kolektif mülkiyete millileştiren temsili işçi konseylerine seçilmiş delegeler atar.
Proletarya diktatörlüğünü ifade etmek için yaygın olarak kullanılan diğer terimler arasında sosyalist devlet,[1] proleter devlet,[2] demokratik proleter devlet,[3] proletaryanın devrimci diktatörlüğü[4] ve proletaryanın demokratik diktatörlüğü[5] bulunur. Marksist felsefede "burjuvazi diktatörlüğü" kavramı, proletarya diktatörlüğünün zıttı olarak yer alır.[6]
Kuramsal yaklaşımlar
[değiştir | kaynağı değiştir]"Proletarya diktatörlüğü" ifadesi ilk olarak Karl Marx tarafından daha sonra Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848-1850 adıyla yeniden yayınlanan bir dizi makalede kullanılmıştır.[7] "Diktatörlük" kavramı burada, devlet aygıtının üretim araçları üzerinde tam kontrolünü ifade eder. Friedrich Engels, başkenti iki ay boyunca kontrol ettikten sonra bastırılan 1871'deki Paris Komünü deneyimini proletarya diktatörlüğünün bir örneği olarak değerlendirmiştir.[8]
Bu siyasi kavramın pek çok popüler yorumu olsa da bunların hepsi, devletin, karşı-devrimci güçlere karşı sahip olduğu yaptırım gücü nedeniyle devrimden sonra da varlığını sürdüreceğine inanmaktadır:
- Marksizm-Leninizm, Leninizm ve Marksizmin Joseph Stalin tarafından geliştirilen bir yorumudur.[9][10] Devleti, ekonomiyi, medyayı ve sosyal hizmetleri (akademi, sağlık vb.) proletarya adına ele geçirmek ve proletarya diktatörlüğünü temsil eden bir tek parti yönetimindeki sosyalist devleti kurmak için proleter ayaklanmaya öncülük edecek bir öncü parti örgütlemeyi amaçlamaktadır. Proletarya diktatörlüğü, Lenin'in "tartışmada çeşitlilik, eylemde birlik" olarak tanımladığı demokratik merkeziyetçilik ilkesiyle yönetilecektir. Marksizm-Leninizm, Çin, Küba, Laos ve Vietnam'da iktidar partilerinin resmi ideolojisidir; ayrıca 1920'lerin sonundan itibaren Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin ve daha sonra Doğu Bloku'ndaki diğer iktidar partilerin resmi ideolojisi olmuştur.
- Liberteryen Marksistler, Marksizm-Leninizmin ortodoks Marksizmden saptığını ileri sürerek, Leninizm'in demokratik merkeziyetçilik ilkesine ve Marksist-Leninist öncü parti kavramına karşı çıkarlar. Troçkistler gibi, tek partili devlet yapısını da özünde antidemokratik bulurlar; ancak Troçkistlerden farklı olarak Bolşevik geleneğe bağlı değillerdir ve demokratik merkeziyetçiliği benimsemezler. Marksist bir teorisyen olan Rosa Luxemburg, öncü partinin tüm sınıfın temsilcisi olarak rolünü[11][12] ve proletarya diktatörlüğünün tüm proletaryanın yönetimi olduğunu vurgulamış ve proletarya diktatörlüğünü, burjuvazi diktatörlüğündeki azınlık yönetiminin aksine, demokrasiyi daraltmak yerine genişletmeyi amaçlayan bir kavram olarak nitelendirmiştir.[13]
Avusturya Okulu iktisatçılarından Friedrich Hayek, "Serfliğe Giden Yol" (1944) adlı eserinde, proletarya diktatörlüğünün, tıpkı bir otokrasi gibi kişisel özgürlüğü tamamen yok edeceğini yazmıştır.[14] Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, 1957'deki Almanya Komünist Partisi ve Federal Almanya Cumhuriyeti arasında görülen davanın sonucunda proletarya diktatörlüğünün sürdürülmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile bağdaşmadığına hükmetmiştir.[15]
Karl Marx
[değiştir | kaynağı değiştir]1848 tarihli Komünist Manifesto'da Marx, "[Komünistlerin] hedeflerine ancak mevcut tüm toplumsal koşulların zorla yıkılmasıyla ulaşabileceğini" belirtmiştir.[16] Marx, Manifesto'da proletarya diktatörlüğünü açıkça tanımlar:
Yukarıda gördüğümüz gibi, işçi sınıfının devriminde atacağı ilk adım, proletaryayı egemen sınıf konumuna yükseltmek ve demokrasi savaşını kazanmaktır. Proletarya, siyasal üstünlüğünü, sermayeyi burjuvaziden adım adım koparıp ele geçirmek, bütün üretim araçlarını devletin—yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proletaryanın—elinde toplamak ve üretici güçlerin toplamını mümkün olduğunca hızlı bir şekilde artırmak için kullanacaktır.[17]
Marx, 1848 Macar Devrimi'ne karşı gerçekleştirilen karşı-devrimci şiddet üzerine şunları yazmıştır:
Haziran ve Ekim olaylarından beri gerçekleşen anlamsız katliamlar, Şubat ve Mart’tan beri süren sıkıcı kurban verme süreçleri ve karşı devrimin adeta yamyamlığa varan vahşeti ulusları ikna edecektir ki, eski toplumun kanlı ölüm sancıları ile yeni toplumun kanlı doğum sancılarının kısaltılması, sadeleştirilmesi ve yoğunlaştırılması için tek bir yol vardır—devrimci terör.
— "Viyana’da Karşı Devrimin Zaferi", Neue Rheinische Zeitung[18]
1 Ocak 1852'de komünist gazeteci Joseph Weydemeyer, Almanca Turn-Zeitung gazetesinde "Proletarya Diktatörlüğü" başlıklı bir makale yayınlar ve makalesinde "burada kademeli ve barışçıl geçişlerden söz edilemeyeceği oldukça açıktır" diye yazarak burjuvaziyi devirmek için gereken "diktatörlük" ve "terörizm" örnekleri olarak İngiltere'den Oliver Cromwell ve Fransa'dan Kamu Esenliği Komitesi örneklerini hatırlatır.[19] O yıl Marx ona şöyle yazmıştı: "Benden çok önce, burjuva tarihçileri sınıflar arasındaki bu mücadelenin tarihsel gelişimini, burjuva iktisatçıları da kendi ekonomik anatomilerini tanımlamışlardı. Benim katkım: (1) sınıfların varlığının yalnızca üretimin gelişimindeki belirli tarihsel aşamalarla bağlantılı olduğunu; (2) sınıf mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne yol açtığını; [ve] (3) bu diktatörlüğü, sınıfların ortadan kaldırılarak sınıfsız bir topluma geçişten başka bir şey olmadığını göstermekti."[20]
Marx, proletarya diktatörlüğüne dair fikirlerini 1875 tarihli kısa çalışması Gotha Programının Eleştirisi'nde genişletmiştir. Bu metin, Alman İşçi Partisi'nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin öncülü) programında ortaya konan ilkelere yönelik sert bir eleştiri ve saldırıydı. Söz konusu program, ortodoks Marksistlerin devrimci şiddet yaklaşımının aksine, ılımlı, kademeli, reformist ve demokratik bir sosyalizme geçiş yolu önermekteydi. Bu nedenle ortodoks Marksistler, Gotha programını "revizyonist" ve etkisiz olmakla suçlamıştır.[21] Yine de Marx, güçlü demokratik kurumsal yapılara sahip bazı ülkelerde (örneğin Büyük Britanya, Hollanda ve ABD) barışçıl bir geçişin mümkün olabileceğini kabul etmiş; ancak işçilerin "barışçıl yollarla hedeflerine ulaşamayacakları" diğer ülkelerde "devrimin manivelasının 'zor' olması gerektiğini" öne sürerek, siyasal ifadesi engellenen halkın isyan etme hakkı olduğunu savunmuştur.[22][23]
Marx, proletaryanın yönettiği bir toplumda devletin "emeğin hasılatını" (yani üretilen tüm yiyecek ve ürünleri) kontrol etmesi gerektiğini ve bunun içinden "ekonomik bir zorunluluk" olarak "vadesi dolan üretim araçlarını" yerine koymaya yetecek kadar, "üretimin genişletilmesi için ek bir miktar" ve doğal afetler gibi acil durumlarda kullanılacak "sigorta fonları" gibi kalemlerden oluşan bir miktar sermayeyi ayırması gerektiğini savunur. Ayrıca kamu hizmetlerinin yürütülmesi, devletin idari giderleri ve fiziksel olarak çalışamayacak durumda olan yurttaşlar için de kaynak ayrılması gerektiğine inanıyordu. Marx, tüm bunlar karşılandıktan sonra "emek gelirlerinden" geriye kalanın işçilere, harcadıkları emek miktarı oranında dağıtılması gerektiğine inanıyordu.[24] Bu liyakate dayalı sistemde daha fazla emek harcayan ve daha çok çalışan işçi, daha az çalışan birine kıyasla kolektif emeğin getirisinden daha fazla pay alacaktır. Marx, bu sistemin kusursuz olmadığını ve "kapitalist bir toplumdan doğduğu" için "ekonomik, ahlaki ve entelektüel olarak... hala içinden çıktığı eski toplumun doğum izlerini taşıyacağını" ve dolayısıyla hala kapitalist unsurlar içereceğini belirtmiştir.[24]
Özetle, Marx'ın proletarya diktatörlüğüne ilişkin görüşü, devlet iktidarını ortadan kaldırma ve onun işlevlerini işçiler arasında dağıtmaya odaklanan siyasi deneyler içerir.[25] Bu diktatörlük, sınıf mücadelesinin sona erdiği ve devletin sönümlendiği geçici bir yönetimi biçimi olarak görülmekteydi.[26] :{{{1}}}
Friedrich Engels
[değiştir | kaynağı değiştir]Friedrich Engels'in devrim ve proletaryanın egemenliğine ilişkin vizyonunda zor ve şiddet önemli bir rol oynar. Engels, 1877'de Eugen Dühring ile girdiği bir tartışmada, onun zor kullanımına dair çekinceleriyle alay ederek şunu söyler: "Zor, tarihte başka bir rol daha oynar—devrimci bir rol; Marx'ın sözleriyle, yeni bir topluma gebe olan her eski toplumun ebesidir, toplumsal hareketlerin ölü, fosilleşmiş siyasal biçimleri parçalayarak yolunu açmak için kullandığı araçtır."[27]
Engels, Fransa'da İç Savaş (1872) broşürünün 1891 tarihli ek yazısında şu ifadeleri kullanır: "Pekala, beyler, bu diktatörlüğün neye benzediğini bilmek ister misiniz? Paris Komünü'ne bakın. İşte o, proletarya diktatörlüğüydü.[8] Engels, burjuva siyasi yozlaşmasını önlemek için "Komün'ün iki şaşmaz yönteme başvurduğunu" belirtir: İlk olarak, idari, adli, eğitimsel vb. tüm pozisyonları, ilgili herkesin genel oy hakkına sahip olduğu seçimler temelinde doldurdu ve aynı ilgililer seçilenleri istedikleri zaman geri çağırma hakkına da sahipti. İkincisi, yüksek veya düşük tüm memurlara yalnızca diğer işçilerin aldığı kadar maaş ödendi. Komün'ün herhangi birine ödediği en yüksek maaş 6.000 franktı. Bu şekilde, temsil organlarındaki temsilcilerin bağlayıcı vekaletlere tabi olmasının yanı sıra, makam avcılığı ve kariyerizme karşı da etkili bir engel oluşturuldu."
Paris Komünü'nün birçok devrimcisi anarşist ve "anti-otoriter sosyalistler" olsa da, Engels aynı yıl anti-otoriter sosyalistleri şu sözlerle eleştirmiştir: "Bir devrim, şüphesiz, varolan en otoriter şeydir; nüfusun bir kısmının tüfekler, süngüler ve toplar aracılığıyla kendi iradesini diğer kısmına dayattığı eylemdir ve eğer galip gelen taraf mücadelesini boşa çıkarmak istemiyorsa, bu egemenliğini, silahlarının gericilerde uyandırdığı dehşetle sürdürmelidir. Paris Komünü, silahlı halkın bu otoritesini burjuvaziye karşı kullanmasaydı, tek bir gün bile dayanabilir miydi?"[28]
Marx'ın Paris Komünü'ne olan ilgisi, bu yapıyı sonraki Marksist modellerin merkezine yerleştirmiştir. Marx ve Engels'e atfedilen "Merkez Komitesi'nin Komünist Birliğe Çağrısı" adlı metinde şöyle yazılmıştır: "[İşçiler] zaferden sonra ortaya çıkan ani devrimci heyecanın bastırılmasını engellemek için çalışmalı, hatta mümkün olduğunca uzun süre sürdürmelidir. Halkın nefret ettiği kişilere ya da nefret uyandıran anılarla özdeşleştirilen kamu binalarına yönelik öfke patlamaları gibi ‘aşırılıklara’ karşı çıkmak şöyle dursun, işçi partisi bu tür eylemleri sadece hoş görmekle kalmamalı, aynı zamanda onlara yön de vermelidir."[29]
Vladimir Lenin
[değiştir | kaynağı değiştir]
20. yüzyılda Vladimir Lenin, Marksizm'in Çarlık Rusyası'nın (1721-1917) sosyoekonomik ve siyasi koşullarına uyarlanması olan Leninizm'i geliştirmiştir. Bu kuram daha sonra bazı komünist devletlerin resmi ideolojisi haline gelmiştir. Lenin, Marksist diktatörlük kavramının, bir toplumsal sınıfın tamamının siyasi ve ekonomik kontrolü elinde tutması anlamına geldiğini ve bunun demokratik bir sistem içinde gerçekleşmesi gerektiğini söyler. Lenin, burjuva devletinin temellerinin yıkılması ve onun yerine, David Priestland deyimiyle "aşırı-demokratik" bir proletarya diktatörlüğünün, Paris Komünü sistemine dayanarak kurulması gerektiğini savunur.[30]
Lenin, Devlet ve Devrim (1917) kitabında "proletarya diktatörlüğünün" şiddete dayalı devrim yoluyla pratikte nasıl uygulanacağı açıkça tartışmaktadır. Eduard Bernstein ve Karl Kautsky gibi düşünürlerin Marksizm'e dair reformist yorumlarını reddeder. Özellikle Engels'in devletin "sönümlenmesi" fikrini özellikle vurgulayarak, bunun "burjuva devletine" uygulanamayacağını söyler ve Engels'in çalışmalarının esasen "şiddet içeren devrime methiyeler" olduğunu belirtir. Bu argümanlara dayanarak reformistleri "oportünist" ve gerici olarak suçlamış ve proletarya diktatörlüğünün, Marx ve Engels'in çalışmalarına uygun olarak ancak şiddet içeren bir devrim yoluyla gerçekleşebileceğini savunmuştur.[31][32]
İmparatorluk Rusyası'nda Paris Komünü modeli, 1905 Rus Devrimi sırasında işçi ve askerlerin kurduğu sovyetlerde(konseylerde) hayata geçirilmiştir. Bu sovyetlerin devrimci görevi, kapitalist (monarşik) devleti devirerek sosyalizmi, yani komünizme geçiş aşaması olan proletarya diktatörlüğünü kurmaktı. Rusya'da Lenin'in "proletaryanın öncüsü" olarak tanımladığı Bolşevik Parti, 1917 Ekim Devrimi ile sovyetleri iktidara taşımıştır. Lenin, 1917 yılı boyunca, Geçici Hükumet'in proletaryanın çıkarlarını değil, burjuvazinin diktatörlüğünü temsil ettiğini savunmuştur. Sürekli erteledikleri demokratik seçimlerin yanı sıra, demokratik olarak oluşturulmuş sovyetlerin meşruiyetini tanımadıkları ve liberal burjuva partilerinin Şubat Devrimi'nden önce verdiği hiçbir vaadin yerine getirilmediği için, sovyetlerin iktidarı kendi başlarına ele geçirmesi gerektiğini savunmuştur.[30]

Proleter hükümet
[değiştir | kaynağı değiştir]Lenin, Rusya gibi az gelişmiş bir ülkede, başarılı bir sosyalist devrimden sonra bile kapitalist sınıfın bir tehdit olmaya devam edeceğini savunmuştur.[33] Bu sebeple, yeni Sovyet hükümetine karşı silahlanan kapitalist sınıf unsurlarının bastırılmasını savunmuş ve sınıflar var olduğu sürece, bir sınıfın (onun görüşüne göre işçi sınıfı) diğeri (kapitalist sınıf) üzerinde demokratik hakimiyetini kurabilmesi için bir devletin var olması gerektiğini öne sürer.[33] Lenin şöyle yazmaktadır: "Diktatörlük, diğer sınıflar üzerinde diktatörlüğü uygulayan sınıf için demokrasinin ortadan kaldırılması anlamına gelmez; ancak diktatörlüğe maruz kalan sınıf için demokrasinin ortadan kaldırılması (veya önemli ölçüde kısıtlanması; ki bu da bir tür ortadan kaldırmadır) anlamına gelir."[34][35]
Şiddet, terör ve tek bir komünist partinin egemenliği, Karl Kautsky[36] ve Rosa Luxemburg[37] gibi diğer Marksistler ve Peter Kropotkin[38] gibi Anarko-komünistler tarafından eleştirilmiştir. 1930'ların başlarında, Bolşevik parti çizgisini desteklemeyen sosyalist hareketler, Komünist Enternasyonal tarafından kınanarak sosyal faşist olarak yaftalanmıştır.[39]
Sovyet demokrasisi, halkın büyük çoğunluğuna oy hakkı tanıyarak sırasıyla yerel sovyetleri, bölgesel sovyetleri ve en son Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti'nin seçilmesini sağlamıştır. Rus sovyet modelinde kapitalistler, seçme hakkından mahrum bırakılmıştır. Ancak Lenin'e göre, gelişmiş bir ülkede, proletaryanın ezici bir çoğunluğa sahip olacağı kesin olduğu için kapitalistlerin seçme hakkının elinden alınmaması mümkün olabilirdi.[40] 1917-1924 yılları arasında Bolşevikler, komünist bir topluma ulaştıklarını iddia etmediler. Buna karşılık, 1977 Sovyet Anayasası'nın (Temel Kanun) ("Brejnev Anayasası") önsözünde, 1917 Devrimi'nin proletarya diktatörlüğünü "gerçek demokrasi toplumu" olarak kurduğu ve "Sovyet devletinin en yüce hedefinin, kamusal, komünist özyönetimin olacağı sınıfsız, komünist bir toplum inşa etmek" olduğu belirtiliyordu.[41]
Muhalefet partilerinin ve hiziplerin yasaklanması
[değiştir | kaynağı değiştir]Rus İç Savaşı (1918-1922) sırasında, tüm büyük muhalefet partileri ya yeni Sovyet hükümetine karşı silaha sarılarak sabotajlarda bulundular ve devrik Çarlık taraftarlarıyla işbirliği yaptılar ya da Lenin ve diğer Bolşevik liderlere karşı suikast girişimlerinde bulundular. Kadetler ve Menşevikler gibi muhalefet partileri bazı bölgelerde demokratik yollarla Sovyetlere seçildiklerinde, yetkilerini Çarlık yanlısı ve yabancı kapitalist askeri güçleri davet etmek için kullanmaya başladılar. Bakü'de yaşanan bir olayda, davet edilen İngiliz ordusu, seçimleri kaybedip barışçıl şekilde Sovyet'ten çekilen Bolşevik Parti üyelerini idam etti. Bunun neticesinde Bolşevikler, Sovyet hükümetine karşı muhalefet eden her partiyi yasakladılar. Bazı durumlarda yasaklar esnetilmiştir. Yine de bu dönemde uygulanan parti yasakları, Stalin dönemindekiler kadar baskıcı bir nitelik taşımıyordu.[42]
Bolşevik hükümetin bu tür baskıcı uygulamaları, Lenin'i eleştirenler tarafından onun başından beri planladığı bir siyasi tasfiye süreci olarak değerlendirildi. Lenin'in taraftarları ise, dış güçlerin desteklediği karşıdevrimci Beyaz Ordu hareketinin sebep olduğu gerici iç savaşın bunu gerektirdiğini savundu. Nitekim Fanya Kaplan'ın 30 Ağustos 1918'de Lenin'e karşı gerçekleştirdiği başarısız suikast girişimi ve aynı gün Moisei Uritsky'nin suikaste kurban gitmesi bu savlara dayanak oluşturdu. 1919'dan sonra Sovyetler, tahıla el koyma uygulamalarının yol açtığı kıtlık nedeniyle sıradan insanlar Sovyetlerden ayrılmaya başlayınca demokratik yönetim organları olarak işlevini yitirdi. Moskova nüfusunun yarısı ve Petrograd nüfusunun üçte biri bu aşamada yiyecek bulmak için kırsal bölgelere göç etmiş, siyasi yaşam neredeyse durma noktasına gelmişti.[42]
Bolşevikler, siyasi yaşama kitlesel katılımın olmadığı ve muhalefet partilerinin yasaklandığı koşullar altında karşı-devrimci güçlerin kendilerini Bolşevik Parti içinde ifade edeceklerinden kaygı duymaya başladılar. Nitekim, İç Savaş'ın sona ermesinden hemen sonra eski muhalefet partilerinden pek çok kişi Bolşevik Parti üyeliğine başvurmuştu. Ardından, demokratik merkeziyetçilik ilkesine rağmen Bolşevik Parti içinde hizipleşmeler yasaklandı. Bu karar, aşırı bir önlem olarak değerlendirildi ve Marksist doktrinle bağdaşmadı. Yasak, Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasına kadar yürürlükte kaldı.[43] 1921 yılında, Rusya'da hâlâ canlı bir iç tartışma ortamı ve fikir özgürlüğü mevcuttu; sansür ve kitlesel siyasi baskılar henüz ortaya çıkmamıştı. İşçi Muhalefeti hizbi, resmen feshedilmiş olmasına rağmen faaliyetlerini sürdürdü. Sovyetler Birliği Komünist Partisi içindeki tartışmalar 1923'e kadar yayımlanmaya devam etti.[44]
Stalin'den sonra SSCB
[değiştir | kaynağı değiştir]Josef Stalin’in ölümünün ardından, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nde 1956’dan itibaren başlayan destalinizasyon süreciyle birlikte, proletarya diktatörlüğü kavramı yeniden yorumlanmaya başlandı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin22. Kongresi'nde Nikita Kruşçev "proletarya diktatörlüğünün" "tüm halkın devletine" dönüştüğünü ilan etmiştir.[45][46]
Çin
[değiştir | kaynağı değiştir]Çin Halk Cumhuriyeti kurulduğunda kendisini bir "halkın demokratik diktatörlüğü" olarak tanımladı.[47](s74) Mao Zedong'a göre bu, nüfusun çoğunluğu olarak görülen devrimci halk için bir demokrasi ve karşı devrimciler için ise "diktatörlük" kavramının içerdiği zorlayıcı tedbirler anlamına geliyordu.[47](ss74–75) Köylülük, proletarya ve devrimci bilinci ortaya koyabilen diğerlerinin lehine olan bu devlet biçimi, tarafsızlık iddiasında bulunmuyordu.[47](s75)
Maoist görüşe göre, proletarya diktatörlüğü doğrudan proletarya sınıfı tarafından değil, doğru "proleter bilince" sahip olanlar tarafından uygulanmalıydı.[48] Gerekli Maoist proleter bilinci oluşturan inanç ve değerler, zaman içinde yeniden tanımlanmaya açık, siyasi ve entelektüel tartışma konularıydı.[48]
Kültür Devrimi, sosyalizmde daha önce uygulanan proletarya diktatörlüğü anlayışını, özellikle devlet işlevlerinin daha geniş bir şekilde dağıtılmak yerine nihayetinde parti kadrolarının tekelinde toplanmasını sorgulamıştır.[25][kime göre?] Kültür Devrimi'nin ilan edilen bileşenlerinden biri, devlet iktidarını sıradan halkın eline vermeyi amaçlayan bir tür kitle politikasıydı.[25] Mao'nun Kültür Devrimi'nin erken evresinde Kızıl Muhafızlara söylediği gibi, hepsinin "devlet işleriyle ilgilenmesi" gerekiyordu.[25] Ancak sonuç olarak, Kültür Devrimi proletarya diktatörlüğünün ne olabileceğine dair bu yeniden tasavvur sürecini tamamlayamadı.[25]
Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti
[değiştir | kaynağı değiştir]1978'de Yemen Sosyalist Partisi'nin kurulmasının ardından, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin iktidar partisi, "proletarya diktatörlüğü ve halk demokrasisini" hedef olarak ilan etti.[49]
Çağdaş bakış açıları
[değiştir | kaynağı değiştir]Filipinler Komünist Partisi teorisyeni ve aktivisti Jose Maria Sison, proletarya diktatörlüğünü proletarya ve diğer sömürülen sınıflar için bir "sosyalist demokrasi" olarak tanımlar; bu olmadan proleter bir devletin halkın tamamı için demokrasiyi güvence altına almasının mümkün olmadığını savunur.[50] Sison, "Proletarya diktatörlüğü bazılarına korkutucu görünse ve ayrım gözetmeyen şiddet imgelerini çağrıştırsa da, sınıfsal tahakküm ve sömürünün ekonomik temellerini ortadan kaldırmak ve eski sömüren sınıfların mensuplarına bile kendilerini dönüştürmeleri ve sosyalist toplumun ilerlemesine ellerinden geleni yapmaları için en geniş fırsatı vermek bilimsel sosyalizmin köklü bir ilkesidir."[51] Bu anlayışa göre, proletarya diktatörlüğü, devrime katılan burjuvazinin bazı kesimlerinin meşru çıkarlarına saygı gösterir ve siyasi düzeyde bunlara alan tanır; çünkü "proletaryanın müttefikler olmadan iktidara geldiği hiçbir zaman olmamıştır." [51] Buna karşılık, "sosyalist toplumu yok etmek veya altüst etmekten başka bir arzusu olmayanlara sınıf diktatörlüğünün zor aygıtları uygulanır."[52]
Ayrıca bakınız
[değiştir | kaynağı değiştir]Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Lenin and the State of the Revolution by Lorenzo Chiesa. Archived in Wayback Machine. p. 109
- ^ Chiesa, p. 111
- ^ Chiesa, p. 115
- ^ Chiesa, pp. 126 127
- ^ Chiesa, p. 116
- ^ Lenin, Vladimir (1918). "Class society and the state". The State and Revolution. Lenin Internet Archive (marxists.org).
- ^ Draper, Hal (1987). Dictatorship of Proletariat (İngilizce). NYU Press. s. 11. ISBN 978-0-85345-726-8.
- ^ a b Engels, Friedrich (1891). "The Civil War in France, 1891 Introduction by Frederick Engels: On the 20th Anniversary of the Paris Commune (PostScript)". Erişim tarihi: 2023-08-18.
- ^ Cooke, Chris, ed. (1998). Dictionary of Historical Terms (2nd ed.). pp. 221–222.
- ^ Wright, James (2015). International Encyclopedia of the Social & Behavioral Sciences. Elsevier. s. 3355. ISBN 978-0-08-097087-5.
- ^ Luxemburg, Rosa (1906). "Co-operation of Organised and Unorganised Workers Necessary for Victory". The Mass Strike, the Political Party and the Trade Unions. Marxist Educational Society of Detroit. "The social democrats are the most enlightened, most class-conscious vanguard of the proletariat. They cannot and dare not wait, in a fatalist fashion, with folded arms for the advent of the "revolutionary situation," to wait for that which in every spontaneous peoples' movement, falls from the clouds. On the contrary, they must now, as always, hasten the development of things and endeavour to accelerate events."
- ^ Luxemburg, Rosa (1918). "That is what the Spartacus League wants!". What Does the Spartacus League Want?. Die Rote Fahne. "The Spartacus League is only the most conscious, purposeful part of the proletariat, which points the entire broad mass of the working class toward its historical tasks at every step, which represents in each particular stage of the Revolution the ultimate socialist goal, and in all national questions the interests of the proletarian world revolution."
- ^ Luxemburg, Rosa (1918). "Democracy and Dictatorship". The Russian Revolution. New York: Workers Age Publishers.
- ^ Hayek, Friedrich (1944). The Road To Serfdom. Routledge. ISBN 978-0-226-32061-8.
- ^ "Decision by the Commission on the Admissibility of Case No. 250/57". European Court of Human Rights. Erişim tarihi: 2019-05-19.
- ^ Communist Manifesto, 1848, Chapter IV
- ^ "Communist Manifesto (Chapter 2)". www.marxists.org. Erişim tarihi: 2025-01-06.
- ^ Karl Marx (1848). "The Victory of the Counter-Revolution in Vienna". Neue Rheinische Zeitung. Erişim tarihi: 2015-04-25.
- ^ Joseph Weydemeyer (1962). "The dictatorship of the proletariat". Labor History (İngilizce). 3 (2): 214–217. doi:10.1080/00236566208583900.
- ^ "Letter from Marx to Joseph Weydemeyer". 2014-02-22 tarihinde kaynağından arşivlendi. dated March 5, 1852 in Karl Marx & Frederick Engels, Collected Works Vol. 39 (International Publishers: New York, 1983) pp. 62–65.
- ^ "The Gotha and Erfurt Programs". 1875. Erişim tarihi: 13 September 2014.
- ^ Mary Gabriel (October 29, 2011). "Who was Karl Marx?". CNN.
- ^ "You know that the institutions, mores, and traditions of various countries must be taken into consideration, and we do not deny that there are countries – such as America, England, and if I were more familiar with your institutions, I would perhaps also add Holland – where the workers can attain their goal by peaceful means. This being the case, we must also recognise the fact that in most countries on the Continent the lever of our revolution must be force; it is force to which we must some day appeal to erect the rule of labour." La Liberté Speech delivered by Karl Marx on 8 September 1872, in Amsterdam
- ^ a b Marx 1875. Chapter One.
- ^ a b c d e Russo, Alessandro (2020). Cultural Revolution and Revolutionary Culture. Durham: Duke University Press. s. 258. doi:10.1515/9781478012184. ISBN 978-1-4780-1218-4. OCLC 1156439609.
- ^ Russo, Alessandro (2019). "Class Struggle". Sorace, Christian (Ed.). Afterlives of Chinese Communism: Political Concepts from Mao to Xi. Acton, Australia: Australian National University Press. ISBN 9781760462499.
- ^ Engels, Friedrich (1877). "Theory of Force (Conclusion)". Erişim tarihi: 2013-11-06.
- ^ Engels, Friedrich (1872). "On Authority". Erişim tarihi: 2013-11-06.
- ^ Marx, Karl; Engels, Friedrich (1850). "Address of the Central Committee to the Communist League". Erişim tarihi: 2013-11-06.
- ^ a b Priestland, David (2002). %5d "Soviet Democracy, 1917–91"
|arşivurl=
değerini kontrol edin (yardım). European History Quarterly. 32 (1): 111–130. CiteSeerX live $2|citeseerx=
değerini kontrol edin (yardım). doi:10.1177/0269142002032001564. 2021-02-12 tarihinde [kaynağından|url=
değerini kontrol edin (yardım) (PDF) arşivlendi.Lenin defended all four elements of Soviet democracy in his seminal theoretical work of 1917, State and Revolution. The time had come, Lenin argued, for the destruction of the foundations of the bourgeois state, and its replacement with an ultra-democratic 'Dictatorship of the Proletariat' based on the model of democracy followed by the communards of Paris in 1871. Much of the work was theoretical, designed, by means of quotations from Marx and Engels, to win battles within the international Social Democratic movement against Lenin's arch-enemy Kautsky. However, Lenin was not operating only in the realm of theory. He took encouragement from the rise of a whole range of institutions that seemed to embody class-based, direct democracy, and in particular the soviets and the factory committees, which demanded the right to 'supervise' (kontrolirovat') (although not to take the place of) factory management.
- ^ Lenin, Vladimir (1918). "Chapter I: Class Society and the State". The State and Revolution. Apr 5, 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi – Marxists Internet Archive vasıtasıyla.
the theory of Marx and Engels of the inevitability of a violent revolution refers to the bourgeois state. The latter cannot be superseded by the proletarian state (the dictatorship of the proletariat) through the process of "withering away", but, as a general rule, only through a violent revolution. The panegyric Engels sang in its honor, and which fully corresponds to Marx’s repeated statements
- ^ Lenin, Vladimir (1918). "Chapter I: Class Society and the State". The State and Revolution. Apr 5, 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi – Marxists Internet Archive vasıtasıyla.
The supersession of the bourgeois state by the proletarian state is impossible without a violent revolution
- ^ a b Lenin, Vladimir (1918). "PRRK: Can There Be Equality Between the Exploited and the Exploiter?". The Proletarian Revolution And The Renegade Kautsky. Apr 18, 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi – Marxists Internet Archive vasıtasıyla.
- ^ V. I. Lenin, The Proletarian Revolution and the Renegade Kautsky. Collected Works, Vol. 28, p. 235.
- ^ Marx Engels Lenin on Scientific Socialism. Moscow: Novosti Press Ajency Publishing House. 1974.
- ^ "Karl Kautsky: Social Democracy vs. Communism (Part 4)". www.marxists.org. Erişim tarihi: 2022-12-13.
- ^ "Rosa Luxemburg: The Russian Revolution (Chap.6)". www.marxists.org. Erişim tarihi: 2022-12-13.
- ^ "Revolutionary Government". The Anarchist Library (İngilizce). Erişim tarihi: 2022-12-13.
- ^ Haro, Lea (2011-12-01). "Entering a Theoretical Void: The Theory of Social Fascism and Stalinism in the German Communist Party". Critique. 39 (4): 563–582. doi:10.1080/03017605.2011.621248. ISSN 0301-7605.
- ^ Notes on Plenkhanov's Second Draft Programme. Lenin Collected Works. Vol. 6, p. 51.
- ^ 1977 Constitution of the USSR, Part 1.
- ^ a b Liebman, Marcel (1985). Leninism Under Lenin (İngilizce). Merlin Press. ss. 1–348. ISBN 978-0-85036-261-9.
- ^ "A Country Study: Soviet Union (Former). Chapter 7 – The Communist Party. Democratic Centralism". The Library of Congress. Country Studies. Erişim tarihi: October 24, 2005.
- ^ Priestland, David (2002). "Soviet Democracy, 1917–91" (PDF). European History Quarterly. 32 (1): 111–130. CiteSeerX live $2
|citeseerx=
değerini kontrol edin (yardım). doi:10.1177/0269142002032001564. 2021-02-12 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.Lenin defended all four elements of Soviet democracy in his seminal theoretical work of 1917, State and Revolution. The time had come, Lenin argued, for the destruction of the foundations of the bourgeois state, and its replacement with an ultra-democratic 'Dictatorship of the Proletariat' based on the model of democracy followed by the communards of Paris in 1871. Much of the work was theoretical, designed, by means of quotations from Marx and Engels, to win battles within the international Social Democratic movement against Lenin's arch-enemy Kautsky. However, Lenin was not operating only in the realm of theory. He took encouragement from the rise of a whole range of institutions that seemed to embody class-based, direct democracy, and in particular the soviets and the factory committees, which demanded the right to 'supervise' (kontrolirovat') (although not to take the place of) factory management.
- ^ Law, David A. (1975). Russian Civilization. Ardent Media. s. 161. ISBN 978-0-8422-0529-0.
- ^ XXII sʺezd Kommunističeskoj Partii Sovetskogo Sojuza. 17–31 oktjabrja 1961 goda. Stenografičeskij otčet (Rusça). Moscow: Gospolitizdat. 1962. ss. 209–210.
- ^ a b c Karl, Rebecca E. (2010). Mao Zedong and China in the Twentieth-Century World: A Concise History. Durham [NC]: Duke University Press. doi:10.2307/j.ctv11hpp6w. ISBN 978-0-8223-4780-4. OCLC 503828045.
- ^ a b Cai, Xiang (2016). Revolution and Its Narratives: China's Socialist Literary and Cultural Imaginaries, 1949-1966. Rebecca E. Karl, Xueping Zhong, 钟雪萍. Durham: Duke University Press. s. 97. doi:10.2307/j.ctv11312w2. ISBN 978-0-8223-7461-9. OCLC 932368688.
- ^ "Southern Yemen Blends Marxism with Islam and Arab Nationalism". The New York Times. 25 May 1979.
- ^ Sison, Jose Maria (2020). Basic Principles of Marxism-Leninism: a Primer (PDF). 6th. Paris: Foreign Languages Press. s. 122.
- ^ a b Sison, Jose Maria (2020). Basic Principles of Marxism-Leninism: a Primer (PDF). 6th. Paris: Foreign Languages Press. s. 123.
- ^ Sison, Jose Maria (2020). Basic Principles of Marxism-Leninism: a Primer (PDF). 6th. Paris: Foreign Languages Press. s. 134.